18 Temmuz 2013 Perşembe

İBNİ HATİP ( 1313 – 1374 )



İBNİ HATİP ( 1313 – 1374 )



İbni Hatip, ( 1313 – 1374 ) Vebanın bulaşıcı hastalık olduğunu ilmi yoldan açıklayan doktordur.

Endülüsün büyük doktorlarından olup asıl adı lisanüddin Ebu Abdullah Muhammed bin Abdullah bin Said bin âli bin Ahmed bin es Selmani’dir. Gırnata da öğrenim gören ibn-i hatip, gırnata’nın en büyük bilginleri arasına girdi.

Büyük bir müellif, şair, devlet adamı ve doktor olan ibn-i hatip, bir süre vezirlik yaptı. Çeşitli konularda atmışa yakın eser veren ibn-i hatip, vebanın yayıldığını söyleyerek yüzlerce yıl önce karantina uygulamasını başlatmıştır. ibn-i hatip’in tıpla ilgili olan eseri El Mukni’üs Sail an’il Maraz’ıl Hail (vebayı soranı ikna eden kitap) 1863 yılında M.J Müller tarafından tercüme edilmiş ve neşredilmiştir.

Veba hastalığı ve bulaşıcılığı hakkında, Yersin ve Kitasato tarafından 1894 tarihinde mikrobu keşfedilmeden önce eser veren, bu konudaki izahlarıyla dikkatleri üzerine çeken büyük bir Müslüman hekimdir.

Aynı zamanda vezir ve şair olan İbni Hatip, Gırnata’ya yerleşen Hatip Oğulları ailesindendir. Asıl adı Lisanüddin Ebu Abdullah Muhammed bin Abdullah bin Said bin Abdullah bin Said bin Ali bin Ahmed es Selmani’dir.

İbni Hatip, Gırnata’da öğrenim gördü. Güçlü bilginlerden dersler aldı. Bıkma usanma bilmez gayretleri sonucu en büyük bilginler arasına girdi. Büyük bir müellif, şair, devlet adamı ve doktor oldu. Vezir Ebü’l Hasan’ın vefatından sonra yerine geçti (1354). 1360 yılına kadar bu vazifede kaldı. Bir ara vazifeden alındı ise de birkaç sene sonra tekrar vezirliğe getirildi ve nihayet 1374 yılında Gırnata’da vefat etti.

İbni Hatip, doktorluğun yanında edebiyat, tasavvuf ve felsefeyle de uğraştı. Bu konularda 60 kadar eser verdi. Eserlerinden ancak üçte biri gününüze Kadar gelebildi.

Tarihle ilgili “Gırnata Tarihi” eserinin yanında daha çok ve bayla ilgili eseriyle şöhret buldu. İbni Hatip bu eserinde, vebayı günümüzün modern anlayışı içerisinde gayet güzel izah etmektedir.

İbni Hatip, “El Mukni’üs Sail an’il Maraz’ıl Hail(Vebayı soranı ikna eden kitap)adındaki bu eserinde, kara ölüm diye nitelendirilen, Avrupa’yı kasıp kavuran, çaresiz ve devasız bırakan veba salgınına mantıki bir izah kazandırıyordu. O devre kadar özellikle Avrupa’da hastalık fert fert doğar, bulaşma söz konusu değildir şeklinde bir kanaat vardı. Bu yanlışa İbni Hatip bütün bütün karşı çıkıyor, şahsi deney ve tecrübeleri, ayet ve hadislerin ışığı altında modern bir anlayış içinde açıklık getiriyordu.

İbni Hatip, vebanın kesinlikle bulaşma yoluyla yayıldığını, hasta ve eş yalarıyla intişar ettiğini anlatıyordu: “Bazı kimseler hastalığın bulaşma yoluyla yayıldığını kabul etmiyorlar. Biz, bulaşmanın mümkün olabileceği görüşünü nasıl kabul edip doğrulayabiliriz?” sorusunu soranlara şu cevabı veririz:

“Bulaşmanın varlığı; tecrübe, araştırma, hisler ve kendilerine güvenilir nakillerin açıklığı sayesinde anlaşılmaktadır. Bu gerçekler, pek sağlam delillerdir. Hastalıklı kimse ile temas etmeyen kimseler sağlıklı kalmaktadırlar. Buna en güzel örnek, bilhassa Afrika’da gözlemlerimizle tespit ettiğimiz bedevi oymaklarıdır. Temasa geçenler ise hastalığa yakalanmaktadırlar. Bu geçiş için hastanın giydiği elbiseyi, giyme, kullandığı kap kaçağı kullanma, takındığı küpeleri takınma, vebalı evden bir kişinin diğer insanlarla görüşmesi, temiz bir limana hastalığa bulaşmış bir geminin gelmesi yeterlidir. Dikkatli bir araştırmacı bunu gayet açıklıkla görebilecektir.”

İbni Hatip, bu görüşleriyle İslâm medeniyetini, Antik medeniyetin (eski Yunan medeniyeti) çok çok fevkine çıkarmış oluyor, insanlığa paha biçilmez bir hizmette bulunu yordu.

İbni Hatip, veba hakkındaki bu cesurca açıklamalarını ileri sürerken, hiç şüphesiz ayet ve hadisler den ilham alıyordu. “Kendi kendinizi tehlikeye atmayınız.” (Bakara, 195) “Bir yerde taun (veba) çıktığı zaman oraya girmeyin. Eğer hastalık çıkan yerde iseniz, oradan da çıkmayınız” (hadisi şerif) gibi dini rehberleri vardı. Hz. Ömer Şam’da veba salgınının çıktığını öğrendiği zaman oraya girmemiş, askerlerinin halkla görüş melerini engellemişti. Ta o zamanlar günümüzde geliştirilen karantina usulü böylesine tatbik edilmişti. İşte İbni Hatip’in önünde izahlarını dayandırdığı böylesine sağlam deliller vardı. Sonra gözlem ve deneyleriyle de aynı neticeye varmış, hiçbir kimsenin cesaret edemediği bir dönemde cesurca izahlarda bulunmuştu.

İbni Hatip’in bu kıymetli eseri 1863 yılında M.J. Müller tarafından tercüme edilmiş ve neşredilmiştir.



http://www.nedirturk.com/kategori/tip


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder